Çocuklarda yeme bozukluğu terapisi; gelişimsel süreci olumsuz etkileyebilen, hem fiziksel hem de duygusal yönden ciddi sonuçlar doğurabilen bir durumdur. Yeme bozukluğu, sadece iştahsızlıkla sınırlı değildir. Çocukların yemekle olan ilişkisi, onların duyusal, motor, sosyal ve duygusal gelişimlerini yansıtan önemli bir göstergedir.
Sık Gözlemlenen Yeme Bozukluğu Belirtileri:
- Yemek yemeyi reddetme
- Yemek seçiciliği (sınırlı sayıda besin tüketme)
- Katı gıdalara geçişte zorluk, tamamen reddetme
- Ağza besin alınca öğürme veya kusma davranışı
- Çiğneme ve yutma güçlüğü (oral motor becerilerde gerilik)
- Yemek sırasında aşırı stres, ağlama, öfke nöbetleri
- Açlık ve tokluk hissinin fark edilememesi
Bu belirtiler, çocuğun gelişimsel dönemine bağlı olarak kısa süreli olabilirken, bazı durumlarda kalıcı ve müdahale gerektiren bir yeme bozukluğuna dönüşebilir. Çocuklarda yeme bozukluğu belirtileri başlıklı ayrıntılı blog makalemizi okumak için tıklayabilirsiniz.
Neden Olur?
Çocuklarda yeme problemleri;
- Duyusal hassasiyetler
- Oral motor gelişim gerilikleri
- Travmatik yemek deneyimleri
- Aile içi tutarsız beslenme tutumları
- Gelişimsel farklılıklar (otizm, DEHB vb.)
gibi pek çok farklı nedene bağlı olarak gelişebilir.
Bebeklerde Yeme Bozukluğu ve Beslenme Reddi
Bebeklerde beslenme bozukluğu; meme veya biberonu reddetme, öğürme ya da kusma, beslenme sırasında huzursuzluk ve ağlama, çiğneme ve yutma güçlükleri, yemek seçme ya da yalnızca belirli besinleri tüketme, katı gıdalara geçişte zorlanma ve kendi kendine beslenme becerisinin gelişememesi gibi çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir.
Yeme bozukluklarının yönetiminde, sürecin çocuk doktoruyla iş birliği içinde yürütülmesi büyük önem taşır. Örneğin, demir eksikliği gibi tıbbi faktörler bebeklerde beslenme reddine neden olabilir. Bu nedenle ergoterapistler, çocuk doktoruyla yakın iletişim kurarak tıbbi etmenleri değerlendirir ve kendi müdahale alanlarının dışında kalan durumları eleyerek ergoterapi sürecine daha hedefe yönelik ve güvenli bir şekilde başlayabilirler.
Bebeklerde yeme problemleri, yalnızca fizyolojik değil; aynı zamanda duyusal, motor ve duygusal nedenlere de bağlı olabilir. Bu süreçte aileler kendilerini çaresiz, kaygılı ve suçlu hissedebilir. Oysa erken fark edilen ve doğru şekilde yönetilen yeme problemleri, ergoterapi desteğiyle büyük ölçüde aşılabilir. Ergoterapistler, bebeklerin duyusal ihtiyaçlarını analiz ederek beslenme anlarını daha konforlu ve işlevsel hale getirmeyi hedefler. Siz de çocuğunuzun yeme davranışlarında zorluk gözlemliyorsanız, profesyonel bir değerlendirme için mutlaka bir ergoterapiste başvurmalısınız.
Yeme Bozukluğu Olan Çocukların Yaşadığı Zorluklar
Yeme problemleri yalnızca bir “davranış sorunu” değildir. Çocukların yemek yememesi genellikle altta yatan duyusal, motor veya tıbbi nedenlere dayanır. Aileler çoğu zaman bunu inat ya da seçicilik olarak yorumlasa da, yemek yeme çok daha karmaşık bir süreçtir.
Yemek yemek;
1. Tüm organ sistemleri,
2. Kaslar ve motor beceriler,
3. 8 duyunun bir arada çalıştığı karmaşık bir aktivitedir.
Bu nedenle yeme bozuklukları çoğunlukla bu sistemlerde yaşanan sorunlardan kaynaklanır
Yeme problemi yaşayan çocuklar yemek zamanı şu zorluklarla karşılaşabilir:
- Masada oturmakta zorlanırım.
- Yeni yiyecekler beni ağlatır ya da kaygılandırır.
- 20’den az yiyecek tüketirim.
- Çiğ meyve, sebze veya eti reddederim.
- Daha önce sevdiğim yiyecekleri bir anda bırakırım.
- Öğürürüm, öksürürüm ya da yemek yerken huzursuz olurum.
- Ailemle birlikte yemek yiyemem.
- Yemek saatleri ailem için stresli bir sürece dönüşür.
- Farklı ortamlarda yemek yemek beni zorlar.
- Tıbbi bir tüp yoluyla besleniyorum.
Çocuğunuz bu zorluklardan bazılarını yaşıyorsa, ergoterapi desteğiyle yeme davranışının altında yatan nedenler belirlenebilir. Yapılacak değerlendirme sonrasında, çocuğunuza özel bir beslenme yaklaşımı oluşturulur ve süreç güvenle yönetilir.
Çocuğumda Yeme Bozukluğu Var mı?- Checklist
Aşağıda çocuklarda yeme bozukluğuna işaret edebilecek bazı yaygın belirtiler yer almaktadır. Eğer çocuğunuzda bu belirtilerden en az 4 tanesi gözleniyorsa, beslenme alanında çalışan bir ergoterapistten profesyonel değerlendirme almanız önerilir. Belirti sayısı 6 veya daha fazlaysa, gecikmeden ergoterapi sürecine başlanması büyük önem taşır.
- Devam eden yetersiz kilo alımı veya kilo kaybı
- Yemek sırasında sık sık öğürme, öksürme veya boğulma
- Sürekli tekrarlayan kusma sorunları
- Birden fazla burun reflüsü vakası geçmişi
- Travmatik boğulma yaşanmış olması
- Süregelen solunum problemleriyle birlikte yeme ve nefes alma koordinasyonunda zorluk
- Rutin doktor kontrollerinde ebeveyn tarafından en az iki kez “beslenme problemi” bildirilmiş olması
- 10 ayda hâlâ püre kıvamındaki gıdalara geçiş yapamamış olması
- 12 ayda hiçbir katı ek gıdayı kabul etmiyor olması
- 16 ayda hâlâ memeden veya biberondan bardağa geçememiş olması
- 16 ayda bebek maması tüketiminin halen devam etmesi
- Belirli bir doku veya besin grubundaki tüm yiyeceklerden kaçınma
- 20’den az yiyecekten oluşan sınırlı bir beslenme repertuarı ve zamanla bu yiyeceklerin azalması
- Çocuğun yemek zamanlarında sık sık ağlaması
- Aile içinde yemek ve beslenme süreçlerinin çatışmalı geçmesi
- Ebeveynlerin tekrar tekrar yemek saatlerinin herkes için zorlayıcı olduğunu belirtmesi
- Ailede yeme bozukluğu öyküsü bulunması ve çocuğun kilo hedeflerine ulaşamaması
Seçici Yeme ile Beslenme Bozukluğu Arasındaki Fark Nedir?
Seçici yeme bozukluğu olan çocuklar genellikle 30’dan fazla yiyecek tüketir ve geçici olarak reddedilen besinler genellikle iki hafta içinde yeniden kabul edilir. Ayrıca yeni yiyecekleri denemeye daha açıktırlar. Ancak beslenme bozukluğu olan çocukların yiyecek repertuarı genellikle 20’nin altındadır ve reddedilen besinler kalıcı olarak menüden çıkar. Bu nedenle birçok aile, çocuklarının seçici mi yoksa klinik düzeyde bir beslenme bozukluğu mu yaşadığını ayırt etmekte zorlanabilir.
Seçici yeme ve beslenme bozukluğu arasındaki fark başlıklı blog makalemizi okumak için tıklayabilirsiniz.
Çocuklarda Yeme Bozukluğu ile Kimler Çalışır?
Yeme bozuklukları, çocukların duyusal işlemleme ve motor kontrolünde yaşadığı güçlüklerden kaynaklanabilir. Ergoterapistler, oral-motor beceriler, duyusal hassasiyetler ve fonksiyonel beslenme alışkanlıkları üzerinde çalışarak yeme sürecini bütüncül olarak değerlendirir.
Değerlendirme sürecinde çocuğun duyusal profili ve motor becerileri detaylı incelenir. Ergoterapi planı, oral-motor egzersizler, duyusal modülasyon teknikleri ve beslenme ortamının uyarlanması gibi hedef odaklı ergoterapi müdahaleleri içerir.
Ergoterapistler, çocuğun bağımsız beslenme becerilerini geliştirmeye odaklanarak, beslenme sürecinin çocuğun günlük yaşamına olumlu etkisini artırır. Multidisipliner ekip içinde yer alan ergoterapistler, yeme bozukluklarının etkin yönetiminde kritik rol oynar.
Çocuk doktorları; büyüme eğrisini, kilo alımını ve olası tıbbi nedenleri (demir eksikliği, reflü, alerji vb.) değerlendirir.
Dil ve konuşma terapistleri; yutma, çiğneme ve oral-motor becerilerde güçlük varsa, dil ve konuşma terapistleri yeme bozukluklarının yönetiminde rol alır. Özellikle ağız kaslarını ilgilendiren durumlarda destek sağlarlar.
Çocuklarda yeme bozukluğu ile çalışan uzmanların süreci birlikte yürütmesi ve birbirlerini doğru yönlendirmesi büyük önem taşır. Uzmanlar arasındaki sürekli iletişim ve iş birliği, çocuğun ihtiyaçlarının bütüncül bir şekilde değerlendirilmesini sağlar, müdahalelerin uyumlu ve etkili olmasına katkıda bulunur. Böylece, yeme bozukluğu süreci daha koordineli ilerler ve çocuğun beslenme becerilerinde kalıcı gelişmeler elde edilir.
Yeme bozuklukları yalnızca iştahsızlık ya da seçicilikten ibaret değildir; çoğu zaman altında duyusal, gelişimsel ya da tıbbi nedenler yatar. Bu nedenle çocuğunuzun yemekle kurduğu ilişkiyi dikkatle gözlemlemek ve geç kalmadan destek almak çok önemlidir. Merkezimizde, beslenme bozuklukları alanında uzmanlaşmış ergoterapistlerimizle çocuğunuza özel değerlendirme ve müdahale programları sunuyoruz. Eğer çocuğunuzun yemekle ilgili zorluklar yaşadığını düşünüyorsanız, bizimle iletişime geçerek bir değerlendirme randevusu alabilirsiniz. Erken adım atmak, sağlıklı bir gelecek için en güçlü adımdır.




